Mutluluğu Çok mu Abarttık?
Ben de bir insan olarak umut ederek yaşamaya başladım. Çünkü insan, tamamen bunun üzerine kurulmuş varlık gerçekten. Nedeni ise yaşamaya, çalışmaya ve daha birçok şeyi gerçekleştirmeye bu dünyaya geliyoruz; sorulmadan ve bir anda, kendiliğinden, öylece. Yani insana belli potansiyeller verilmiş ve yaşayabilmek için umut zaten bize enjekte edilmiş gibi.
Yaşam başladığı andan itibaren ağlamaya başlıyoruz. Daha ilk baştan aslında hayatın fragmanı bize izletiliyor ama fark etmiyoruz. Acayip bir hava var hissiyat var o doğumhanede, o saniyelerde.
Gün geçtikçe ve büyüdükçe insanoğlu hep bir arayış içine giriyor, kendini kanıtlamaya çalışıyor. Velhasıl yaşlandıkça ve akıl çarkları dönmeye başlayınca herkesin aradığı mutlak olan tek bir şey oluyor, kanımıza kendini ele vermeden giriyor. Mutluluk...
Mutlu muyuz?
Ya da hayatı hep mutlulukta mı aradık?
Sorular başlıyor yavaştan...
Halbuki basit bir şey.
Biz her şeyi abartmışız diyorum.
Gözümüzde fazla büyüttük. Kendimize hiç soruyor muyuz? Dünya bu kadar büyükken mutluluğu o koca dünya gibi gözümüze lens takmadık mı, çerçevemiz artık o pencere olmadı mı?
Her gün aynaya baktığımda düşünüyorum: 'biz insanoğlu çok cahiliz ve ömrümüzü bu tür etiketlere sığdırıyoruz, ne çok hata yapıyoruz' diyorum. Bilge olabilmenin imkansız olduğu gibi. Ne kadar okursan oku dünyaları okuyamazsın. Olay tam da budur!
O çirkin ya da güzel yansımaya bakarken bir yandan sorularla boğuşuyoruz ama kendimizi ihmal ediyoruz.
Ben, kendimle baş başa kalabiliyor muyum? Asıl soruyu sormayı unutuyoruz işte.
Kendi kendime mutlu olabiliyor muyum?
Yorumlar
Yorum Gönder